Monday, November 21, 2011

Kuzey Güney Kadınları: Sorunlu değil soruncu karakterler

Türkiye'de artan kadın düşmanlığından korkuyor musunuz? Daha 18 Kasım Cuma günü Radikal'in tam sayfa verdiği haberde üç şiddet mağduru kadının davasında iyi hal indiriminden yararlanan kocalar geçidi vardı. Duruşmadaki iyi hallerinden dolayı ceza indirimi aldılar. Herhalde diyorum mahkemede fazla kadınla etkileşim halinde olmadıklarındandır. Erkekler arasındayken melektir hepsi. Geçtiğimiz ay ise karısını sokağın ortasına döven kocaya müdahale eden üç Ankara üniversitesi asistanı savcılığa sevk edilir ve dayağa maruz kalan kadın başına gelecekleri önceden bilip de “Olay çıkacak, ne olur birilerine haber ver” diye kız kardeşini aradı diye hakkında soruşturma açılırken dayakçı koca “bana Müsaade, evde dövecek kadın var mı bi bakıp geleyim” diyerek olay yerinden uzaklaşıyordu.

Google'da koca dehşeti, kadına şiddet, dayak mağduru kadın gibi aramaların sadece son üç aya ait kaç sonuç verdiğini falan da iliştirebilirim bu yazıya ama sanmıyorum ki aklı başında hiç kimse kadına karşı artan şiddet konusunda ikna olmak için benim çabama ihtiyaç duysun.

Bu iç karartıcı girizgahın yazıyı götürmeye çalışacağı yer – her ne kadar başlı başına, bırakın yazıyı koca bir sosyal hareketi hak ediyorsa da – bariz şekilde misojinist yasalar veya her esneklik şansı olduğunda kadının karşısında yer alan savcı ve hakimler değil. Kadına yönelik artan şiddetin ve kadına karşı toplumsal tavrın bu derecede dejenere olmasının tezahürlerinden birisi, ve kim bilir belki sayısız tetikleyicilerinden birisi olan “kurmaca kadınlar”.

. Elbette, dizilerde kadınların nasıl anlatıldığı şu kadarcık bir etkisi olsa bile kadına yönelik şiddet için bir hafifletici sebep olamaz. Ama insan merak ediyor, kadınları sürekli (abartmayalım, sıklıkla) dalavereci, içten pazarlıklı ve sorun kaynağı olarak göstermek ve sanki sadece bu özellikleriyle varmışlar gibi tasvir etmek kadının nasıl algılandığına, hem de sadece erkekler değil kadınlar tarafından da nasıl görüldüğünü etkilemiyor mu? 3 Ocak 2011'de Ece Temelkuran'ın Behzat Ç. kritiği getirmişti aklıma ilk olarak. Neden son zamanlarda özellikle dizilerde ister başrol olsun, ister yan rollerde olsun kadınlar hep tek yönlüler? Üstelik senaryolarını kadınların yazdığı dizilerde bile böyle. Ama asıl problem az boyutluluk değil. Bize gösterilen boyutları da problemli kadınların. Problemli karakterler değiller her zaman ama pek çok defasında sorun kaynağılar. Anlatılmaya layık görülen tarafları hiç insanın kendiyle özdeşleştirmek isteyeceği gibi değil. Örnek verelim hadi:

Bu sezonun favori dizilerinden başlayalım. Kuzey Güney. Senaristleri Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu . İki kadın yani. Peki dizideki kadınlar nasıllar?

Cemre: Kezbanın önde gideni. Neredeyse hiç bir kendini bilen kadının özeneceği bir tarafı yok. Özgüveni sıfırın altında. Tek dişe dokunur hamlesi, o da artık pis kokular dayanılmaz hale geldiğinde, çekim stüdyosunu basıp çevirilen katakullileri ucundan yakalamak.

Banu: En azından ne istediğini biliyor. Ama istediğini elde edebilmek için, sırf bunu yapabileceği için, kariyeri belki de bir reklam çekiminin ipliğine bağlı duran bir genç kızı heba etmekte bir beis görmeyecek kadar da canavar.

Simay: Dalaverecinin dik alası. Her birisi ayrı ayrı sorun kaynağı olan kadınların arasında bile sırıtacak kadar hem de. Bir telefon konuşmasında kırk iki yalan sıralayıp ortamı ateşe verecek tıynette.

Kuzey ve Güney'imizin annesi Handan teyze: Teyze dedim ama içim el vermedi pek. O da içten pazarlıklığıyla fark yaratıyor. Oğullarını çeşitli duygu sömürüleri ile sevk ve idare etmek konusunda yetenekli. Sanmıyorum ki kimse gerçekten oğullarının mürüvvetini istediğine inanmıyor.

Kezban anası Gülten: Onu matmazel olarak bildik. Şimdi ise tek kişilik kezban yetiştirme enstitüsü gibi çalışan bir bekar anne. Ama hakkını yemeyelim, en sağlam omurga onda. Cemre'nin kezbanlığından sorumlu belki ama en azından Cemre'nin iyiliği için çabalıyor kendince. Yanyollardaki pozisyonuna rağmen en ilginç dişi karakter. Bunda senaryo tercihleri kadar ona hayat veren Zerrin Tekindor'un da payı var kuşkusuz.

Kabul ediyorum. Biraz karikatürize ederek tasvir ettim KG kadınlarını. Ama sadece azıcık.

Ana erkek karakterlerin hemen tamamı derin problemleri olan yaralı ruhlar. Kuzey de Güney de, babaları da hep onları zaman zaman kötülüğe itecek kadar problemliler. Ama onların problemleri çözülmek için, değişmek için, evrilmek için var. Kadınlar ise sorunlu değil, sorun çıkarıcılar. Sanki tek yazılıp senaryoya konma amaçları erkek karakterlerin yoluna envai çeşit kasis, kaya, hendek, sur, ateş duvarı koymak. Ve bunun için de kadın karakterleri sadece birer sorun çıkartıcı olarak görüyoruz. Etrafından dolaşılacak, üstünden atlanacak, bir tokatla devrilecek engeller, bir tarafımıza batan dikenler, huzur kışkışçıları. Şu ana kadar başka bir fonksiyonları olmadığı için de bu monokromatic tasvirle yetiniyoruz KG kadınlarını tanırken.

Belki daha başka örnekler de bulabilirim yakın zaman dizilerinden. Özellikle son iki sezonunda Yaprak Dökümü'nün Necla'sının büründüğü halden, Hayriye hanımın dizi boyunca şaşmayan tasvirinden bahsedebilirim.

Ve elbette bu yazıdaki genellemelere aykırı örnekler de var. benim ilgimi çeken 2000'lerde giderek yaygınlaşan bir trend. İstisnai örnekler dışında mesela Asmalı Konak'ın çok boyutlu kadınları pek yok televizyonda. İster bir semptom olarak alalım bunu, ister bir öncül.

No comments:

Post a Comment